Haber

MAZLUMDER’den deprem raporu: ‘Önce Türkleri kurtaralım’

MAZLUMDER, 6 Şubat’ta meydana gelen 7,6 ve 7,7 büyüklüğündeki depremlerin ardından gözlem raporunu kamuoyuyla paylaştı. Raporda ciddi hak ihlallerinin yaşandığı belirtilirken çözüm önerileri de sıralandı. Ayrıca raporda, bölgedeki mültecilerin ötekileştirilmesine dikkat çekildi.

‘Sayının artacağı ortada…’

Raporun giriş bölümünde enkaz altında hala cesetlerin olduğu belirtilirken, ölü sayısının artacağı belirtildi. Raporda bu duruma ilişkin şu tespitlere yer verildi: “Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli çok geniş bir alanda 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki artçı sarsıntılar ve depremler sonucunda, 2023’te daha önceki depremlerde olduğu gibi çok deprem oldu.Pek çok şey konuşuldu,siyasi,bilimsel,ekonomik ve sosyal tartışmalar yapıldı.Sonuç olarak resmi bilgilere göre bile sonuç değişmedi 50 bin 500 kişi (14 Nisan 2023 verilerine göre) 107 bin 204 kişi öldü ve yaralandı.Ulaşılabileceği düşünüldüğünde sayının daha da artacağı aşikar.”

YETKİLİLERE SORULAR

MAZLUMDER’in hazırladığı ‘Depremde Zarar Görenlerin Başvuru Sürecine İlişkin Beyin Sarsıntı Raporu’nda, diğer ülkelerde daha şiddetli depremler meydana gelmesine rağmen çok az can kaybıyla atlatıldığı belirtilirken, şu sorular soruldu: yetkililere:

– Neden bu kadar çok bina çöktü?

– Neden bu kadar çok zayiat var?

– Kurtarma çalışmaları neden zamanında ve belli bir sıra ile yapılıyor?
yapılmadı mı?

– Depremzedelere gerekli yardımlar neden zamanında, yeterli ve düzenli bir şekilde yapılmalı?
gönderilmedi?”

GÖZLEMLER…

Raporun ‘gözlemlerimiz’ bölümünde dikkat çekici tespitler yer aldı:

– Depremin ilk günlerinde AFAD gönüllüsü olarak bölgeye gelen gönüllülerin koordinasyon ve planlama eksikliği nedeniyle arama kurtarma veya yardım faaliyetlerine katılamayarak geldikleri şehirlere geri gönderildikleri görüldü. .

– Zelzele bölgesindeki birçok şehirde hava çok soğuk olduğu için enkaz altında kalanlardan bir kısmı hemen harekete geçilemediği için donarak öldü (hipotermi).

– Çok sayıda ulusal veya uluslararası sivil gönüllü çalışması olmasına rağmen, bunların koordinasyonu tam olarak sağlanamadı. Bazı yabancı arama kurtarma gönüllülerine tercüman sağlanamadı.

– Yabancı dil bilen kişiler başta olmak üzere çeşitli platformlarda farklı ülkelerden gelen ekiplere yardımcı olmak için istekli çeviri talepleri göndermelerine rağmen bazı ekiplerin deprem bölgesinde yeterli tercüman bulunmaması nedeniyle verimli çalışamadığı tespit edilmiştir. sosyal medya ve farklı kurumlar tarafından tercüman listesi oluşturulmuştur.

– Malatya Bostanbaşı örneğinde olduğu gibi tarım arazileri üzerinde çok katlı yapılaşmalar büyük yıkıma ve ölüme neden oldu. Kentteki yıkımların birçoğu tarım yeri olduğu anlaşılan Bostanbaşı’nda gerçekleşti. Bölge sakinlerinin bir kısmı eski evlerinin yıkılabileceği düşüncesiyle Bostanbaşı’ndaki yeni apartmanlara yerleşti ancak bu binalar depremde büyük hasar gördü. Görüşülen bir depremzedenin anlatımı şöyle: “Hatırlıyorum, ben kazı yaparken kırmızı toprak çıkıyordu. Sahanın 17 katına izin veriliyor mu? Araziye bina diktik…”

İLTİCACILARA YÖNELİK SALDIRILAR: ÖNCE TÜRKLERİ KURTARIZ…

Ayrıca depremin ilk günlerinde bölgedeki mültecilere yönelik korkunç muamele birçok kez gündeme geldi. Raporda mültecilerle ilgili şu sözlere dikkat çekildi: “Depremden sonra kendi enkazlarına giden, enkazlara müdahale etmeye çalışan Suriyelilerin yeterince Türkçe bilmemeleri yanlış anlaşılmalara, bazı bölgelerde linç girişimlerine ve şiddet olaylarına neden oldu. Yiyecek dağıtılan bazı bölgelerde ve çadır alanlarında Suriyelilere yönelik ayrımcı tavırlara ilişkin gözlemler yapıldığı bildirildi. Suriyelilerden sonra”
yapıldı. Suriyelilerin diğer illerdeki kamu tesislerinden deprem olmadan yararlanıp yararlanamayacakları konusu netlik kazanmadığı ve hatta bazı valiliklerin bu konuda olumsuz bir tavır takındığı için uygulamada Suriyeli mülteciler kendi haline bırakılmaktadır.

GÜVENLİK SORUNU

Deprem bölgesindeki işkence olayları da gündemdeki yerini koruyor. Raporda işkence iddialarına ilişkin “Kötü muamele suçuna karşı aktif tavır alınmalıdır” ifadelerine yer verildi.

Deprem sonrası bölgedeki cezaevlerinde tutulan tutuklu ve hükümlüler hak ihlalleriyle ilgili birçok sivil toplum kuruluşuna başvuruda bulundu. Bu başvurulardan biri MAZLUMDER’e yapıldı: “Derneğimize yapılan başvuruda, Kahramanmaraş Aksu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan FY, yaşanan deprem sonrası deprem bölgesinde yaşayan ailesi için yaşadığı panik nedeniyle cezaevinden firar etmiştir. depremin ardından cezaevinin duvarları yıkılırken, cenaze törenine 10 yakını katıldı.Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığına giderek teslim olduğu ancak teslim olduktan sonra cezaevi görevlileri tarafından işkence gördüğü ileri sürüldü.

İddialar üzerine derneğimizin görevlendirdiği 4 avukat tutuklu FY’yi cezaevinde ziyaret etti. Ziyarette FY, yanlarında nakledilen diğer tutuklu ve hükümlülerle birlikte boş bir alana götürüldüklerini, tamamen soyulduklarını ve kalabalık bir grup tarafından tekme, tokat ve coplarla küfürler eşliğinde işkence gördüklerini ifade etti. hapishane gardiyanlarının; Daha sonra cezaevi kayıt işlemlerinin yapıldığı bilgisayarlı bir odanın yan tarafındaki kapalı bir odaya götürüldü, odaya giren görevliler tarafından dövüldü, ardından herhangi bir eşyanın bulunmadığı boş bir hücreye götürüldü, zorla götürüldü. beton zeminde kalarak, geceyi orada geçirdi ve ertesi gün revire kaldırıldığı bahanesiyle kalabalık bir şekilde revire götürüldü. Bir grup memur tarafından tekrar dövüldüğünü ifade etti.”

ÖNERİLER

Raporun önerileri şu şekilde:

– Ülkemizde daha önce meydana gelen depremler sonucunda aktif bir soruşturma ve cezanın olmadığı, çeşitli af kanunları ile hataların cezasız kaldığı görülmektedir. Cezasızlık, ihmale, ihlallere ve nihayetinde felaketlerin tekrarına yol açar. Cezasız kalan her suç bir sonrakini besler ve faile gönül verir. Bu nedenle her düzeyde sorumluların tespiti ve cezalandırılması için soruşturma ve yargılama süreçlerinin başlatılması.
gerekli.

– Devlet dahil tüm sorumlular için tazminat davaları sonuna kadar mağdurlara sunulmalı ve yargılama süreçleri kolaylaştırılmalıdır.

– Daha sonra hasar görmemesi için yapıların sadece inşaat süreçlerinde değil, rutin araç veya asansör muayenelerinde olduğu gibi kullanılmaya başladıktan sonra da periyodik olarak muayene edilmesi gerekli hale getirilmelidir.

– Uyum çerçevesine gönderilmeyen denetimsiz yardımların hem sıkışıklığa ve kalabalıklaşmaya, hem emek ve zaman kaybına, hem de israfa neden olduğu düşünüldüğünde bu bahislerde önlem alınması gerekmektedir.

– Arama kurtarma eğitimi ve deprem bilincini ilköğretim süreçleri ve askerlik hizmetinin bir parçası haline getirmek; Sosyal medyada yer alan asılsız veya tekrarlanan ihbarların bilgi kirliliğine ve güç kaybına neden olduğu düşünülürse bu iddialara bilinçlendirme eğitimlerinde yer verilmesi çok değerli.

– Deprem sırasında köylerde meydana gelen yıkım ve ölü sayısı dikkat çekici. Özellikle kış şartlarında dağ yollarında arama kurtarma çalışmalarının gecikmesi zararı artırmaktadır. Bu nedenle köylerdeki tüm yapılar açısından yapı denetiminin uygulanması ve bu yönde yasal düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır.

RAPOR HAZIRLAYANLAR…

Raporun hazırlık sürecinde yer alan isimler şöyle: Avukat Abdullah Yusuf Kaygusuz, Avukat Ahmet Buğra Aydın, Avukat Fatih Akpınar, Avukat Fatma Yılmaz, Hekim Gökhan Kavak Avukat Kaya Kartal, Avukat İbrahim Asım Bilir, Muhammed Ali Bilir, Avukat Ubeydullah İsmail Bilir, avukat Ömer Faruk Karataş, avukat Ramazan Tekeş, avukat Semih Biten, avukat Veli Gürbüz, avukat Yasin Dıvrak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu